İstanbul’dan Madrid’e gerçekleşecek uçuşumuzun ardından, İspanya’nın başkenti Madrid’e varıyoruz. Havalimanında bizi bekleyen aracımızla şehir merkezine geçiyor ve Madrid şehir gezimize başlıyoruz.

Şehir turumuzda ilk olarak, Madrid’in simgelerinden biri olan Cibeles Meydanı’na ulaşıyoruz. İspanyol mimarisinin görkemli örneklerinden biri olan Cibeles Çeşmesi ve çevresindeki tarihi yapılar, Madrid’in kraliyet geçmişini ve şehir estetiğini yansıtan en önemli noktalardan biridir. Buradan ilerleyerek, Madrid’in en ünlü ve en hareketli caddesi olan Gran Via boyunca yol alıyoruz. Tiyatroları, tarihi binaları ve canlı şehir hayatıyla Gran Via, Madrid’in modern yüzünü gözler önüne serer.

Ardından Plaza de España bölgesine geçiyor, Cervantes Anıtı ve çevresindeki geniş meydan düzenlemesiyle Madrid’in ferah şehir planını yakından görüyoruz. Şehir gezimizin devamında, İspanya Kraliyet Ailesi’nin resmi ikametgâhı olan Kraliyet Sarayı çevresine ulaşıyoruz. Avrupa’nın en büyük kraliyet saraylarından biri olan bu görkemli yapı, Madrid’in siyasi ve tarihi önemini simgeleyen başlıca eserlerden biridir.

Gezimizin sonraki bölümünde, Madrid’in tarihi kalbi olarak kabul edilen Plaza Mayor’a geçiyoruz. Yüzyıllardır şehrin sosyal ve ticari merkezi olan bu meydan, kemerli yapıları ve geniş avlusuyla Madrid’in en karakteristik noktalarından biridir. Buradan kısa bir yürüyüşle, şehrin tam merkezi sayılan Puerta del Sol Meydanı’na ulaşıyoruz. Madrid’in sıfır noktası olarak bilinen bu meydan, hem yerel yaşamın hem de ziyaretçi hareketliliğinin en yoğun olduğu alanlardan biridir.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Madrid’i daha yakından tanımak üzere şehir gezimize devam ediyoruz. Bugün, Madrid’in hem tarihi hem de günlük yaşamın aktığı bölgelerini adım adım keşfedeceğimiz, şehri sindirerek yaşayacağımız bir gün bizi bekliyor.

Gezimize, Madrid’in modern yüzünü temsil eden ve şehrin en ünlü caddesi olan Gran Via ile başlıyoruz. Tiyatroları, tarihi cepheleri ve hareketli şehir hayatıyla Gran Via, Madrid’in enerjisini en iyi yansıtan noktaların başında gelir. Buradan ilerleyerek, Madrid’in asırlardır sosyal ve ticari merkezi olan Plaza Mayor’a ulaşıyoruz. Kemerli yapılarıyla çevrili bu geniş meydan, Madrid’in tarihine tanıklık eden en önemli buluşma noktalarından biridir.

Şehir gezimizin devamında, Madrid’in kalbi kabul edilen Puerta del Sol Meydanı’na geçiyoruz. Şehrin sıfır noktası olarak bilinen bu meydan, yerel halkın ve ziyaretçilerin günün her saatinde bir arada olduğu, Madrid yaşamının nabzının attığı özel bir alandır. Ardından, İspanya Kraliyet Ailesi’nin resmi ikametgâhı olan Kraliyet Sarayı çevresine ulaşıyoruz. Avrupa’nın en büyük kraliyet saraylarından biri olan bu görkemli yapı, Madrid’in tarihsel ve siyasi önemini simgeleyen başlıca eserlerdendir.

Gün boyunca Madrid’in tarihi sokaklarında yapacağımız keyifli yürüyüşlerle, kentin mimarisini, meydanlarını ve günlük yaşamını yakından gözlemleme imkânı buluyoruz. Şehrin kafeleri, açık alanları ve canlı atmosferi eşliğinde Madrid’i gerçek ritmiyle tanıyoruz.

Gezimizin ardından otelimize dönüyor, Madrid’de geçireceğimiz bir sonraki günler için dinleniyoruz.
Geceleme Madrid’de

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından Madrid’den ayrılarak, İspanya tarihinin en önemli şehirlerinden biri olan Toledo’ya doğru kısa bir yolculuğa çıkıyoruz. Tajo Nehri’nin çevrelediği kayalık bir tepe üzerine kurulu olan Toledo, Orta Çağ atmosferini günümüze taşıyan yapısıyla İspanya’nın en etkileyici şehirlerinden biridir.

Şehre varışımızın ardından Toledo gezimize, şehrin eşsiz siluetini en iyi şekilde görebileceğimiz seyir noktalarından başlıyoruz. Buradan Toledo’nun surlarla çevrili yapısını ve tarihi dokusunu panoramik olarak izliyoruz. Ardından şehir merkezine geçerek, dar taş sokakları ve tarihi yapılarıyla ünlü Toledo Eski Şehri’ni keşfetmeye başlıyoruz.

Gezimiz sırasında, Hristiyan, Müslüman ve Yahudi kültürlerinin yüzyıllar boyunca bir arada yaşadığı bu özel şehirde; tarihi mahalleler, meydanlar ve Toledo’nun karakteristik mimarisini yansıtan yapılar arasında keyifli yürüyüşler yapıyoruz. Orta Çağ’dan günümüze ulaşan sokak dokusu, Toledo’nun neden UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer aldığını açıkça ortaya koymaktadır.

Toledo gezimizin ardından Madrid’e geri dönüyoruz. Akşam saatlerini Madrid’in canlı sokaklarında, kafelerinde ve meydanlarında serbest olarak değerlendirme imkânı buluyoruz.
Geceleme Madrid’de.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından Madrid’den ayrılarak, Endülüs bölgesinin başkenti olarak kabul edilen Sevilla’ya doğru yolculuğumuza başlıyoruz. İspanya’nın güneyine indikçe mimaride, iklimde ve şehir dokusunda hissedilen değişim, Endülüs kültürünün kendine özgü karakterini daha yolculuk sırasında hissettirmeye başlıyor.

Sevilla’ya varışımızın ardından şehir gezimize başlıyoruz. İlk olarak, Endülüs mimarisinin en çarpıcı örneklerinden biri olan İspanya Meydanı’na ulaşıyoruz. Yarım daire formundaki bu görkemli meydan, seramik süslemeleri, köprüleri ve geniş alanıyla Sevilla’nın simge noktalarından biridir. Ardından, palmiye ağaçları ve geniş yürüyüş yollarıyla ünlü Maria Luisa Parkı çevresinde kısa bir gezinti yaparak şehrin ferah yüzünü keşfediyoruz.

Şehir gezimizin devamında, Sevilla’nın tarihi merkezine doğru ilerliyoruz. Endülüs döneminden günümüze uzanan dar sokaklar, iç avlulu evler ve küçük meydanlar arasında yapacağımız yürüyüşlerle Sevilla’nın geleneksel dokusunu yakından tanıyoruz. Şehrin tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış yapısı, mimaride ve şehir yaşamında açıkça hissedilmektedir.

Günün ilerleyen saatlerinde otelimize yerleşiyor, akşam saatlerini Sevilla’nın canlı atmosferinde serbest olarak değerlendirme imkânı buluyoruz. Akşamları bambaşka bir kimliğe bürünen Sevilla, Endülüs ruhunu hissetmek için ideal bir ortam sunar.
Geceleme Sevilla’da.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Endülüs bölgesinin en karakteristik şehirlerinden biri olan Sevilla’yı tüm yönleriyle keşfetmeye devam ediyoruz. Bugün, şehrin tarihini, mimarisini ve günlük yaşamını bir arada yaşayacağımız dolu dolu bir gün bizleri bekliyor.

Gezimize, Sevilla’nın simgesi haline gelmiş olan Sevilla Katedrali ve çevresiyle başlıyoruz. Dünyanın en büyük gotik katedrallerinden biri olan bu yapı, Endülüs döneminin izlerini taşıyan mimarisiyle dikkat çeker. Katedralin hemen yanında yer alan ve şehrin siluetini belirleyen Giralda Kulesi, Sevilla’nın tarih boyunca geçirdiği dönüşümün en net sembollerinden biridir. Ardından, Endülüs saray mimarisinin en zarif örneklerinden biri olan Alcazar Sarayı çevresine geçiyor, iç avluları, bahçeleri ve detaylı süslemeleriyle bu eşsiz yapının atmosferini yakından hissediyoruz.

Şehir gezimizin devamında, Sevilla’nın en eski ve en canlı bölgelerinden biri olan Santa Cruz Mahallesi’nde yürüyüşler yapıyoruz. Dar sokakları, beyaz badanalı evleri ve küçük meydanlarıyla Santa Cruz, Endülüs şehir yaşamını en iyi yansıtan bölgelerin başında gelir. Ardından, Guadalquivir Nehri kıyısına doğru ilerleyerek şehrin açık alanlarını, yürüyüş yollarını ve Sevilla’nın günlük hayatını gözlemleme imkânı buluyoruz.

Günün ilerleyen saatlerinde serbest zaman veriyoruz. Bu süreçte Sevilla’nın kafelerinde vakit geçirebilir, şehrin kendine özgü ritmini daha yakından deneyimleyebilirsiniz. Akşam saatlerinde dileyen misafirlerimiz, Endülüs kültürünün önemli parçalarından biri olan geleneksel gece eğlencelerini değerlendirebilir.

Günün sonunda otelimize dönüyor, Sevilla’da geçireceğimiz bir sonraki günler için dinleniyoruz.
Geceleme Sevilla’da.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından Sevilla’dan ayrılarak, Endülüs tarihinin en önemli merkezlerinden biri olan Cordoba’ya doğru yola çıkıyoruz. Roma, İslam ve Hristiyan dönemlerinin izlerini aynı anda taşıyan Cordoba, Endülüs medeniyetinin zirveye ulaştığı şehirlerden biri olarak kabul edilir.

Cordoba’ya varışımızın ardından şehir gezimize başlıyoruz. Gezimiz sırasında, Endülüs döneminin en görkemli yapılarından biri olan Cordoba Ulu Camii (Mezquita) çevresini keşfediyor, sütunları, kemerleri ve mimari detaylarıyla bu eşsiz yapının şehir kimliğindeki yerini yakından tanıyoruz. Ardından, Cordoba’nın dar sokakları, avlulu evleri ve çiçeklerle süslü mahalleleri arasında yapacağımız yürüyüşlerle şehrin tarihi dokusunu hissediyoruz. Endülüs şehir planlamasının en güzel örneklerini sunan bu bölgeler, Cordoba’nın neden yüzyıllar boyunca bir kültür merkezi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Cordoba gezimizin ardından yolculuğumuza devam ederek Granada’ya doğru ilerliyoruz. Sierra Nevada Dağları’nın eteklerine kurulu olan Granada, Endülüs’ün en mistik şehirlerinden biri olarak bilinir. Varışımızla birlikte, şehrin tarihi silueti, dar sokakları ve farklı kültürlerin izlerini taşıyan atmosferi dikkat çekmektedir.

Akşam saatlerinde otelimize yerleşiyor, Granada’nın kendine özgü havasını hissetmeye başlıyoruz. Günün yorgunluğunu atarken, ertesi gün gerçekleştireceğimiz Elhamra Sarayı gezisi öncesinde bu büyüleyici şehirle ilk tanışmamızı yapıyoruz.
Geceleme Granada’da.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, turun en özel ve en çok beklenen günlerinden birini yaşamak üzere Elhamra Sarayı gezimize başlıyoruz. Sierra Nevada Dağları’nın eteklerinde, Granada’ya hâkim bir tepe üzerine kurulu olan Elhamra Sarayı, Endülüs mimarisinin günümüze ulaşan en görkemli eserlerinden biridir.

Elhamra Sarayı gezimiz sırasında, detaylı süslemeleri, zarif kemerleri ve iç avlularıyla ünlü saray bölümlerini keşfediyor; Endülüs sanatının estetik anlayışını yakından hissediyoruz. Sarayın farklı bölümlerinde yer alan avlular, su kanalları ve bahçeler, mimari ile doğanın nasıl kusursuz bir uyum içinde kullanıldığını gözler önüne sermektedir. Elhamra, sadece bir saray değil, aynı zamanda Endülüs döneminin yaşam tarzını ve kültürel zenginliğini yansıtan eşsiz bir yapıdır.

Gezimizin ardından Granada şehir merkezine dönüyor, günün kalan bölümünde şehrin tarihi sokaklarında serbest zaman veriyoruz. Dar sokakları, küçük meydanları ve yerel yaşamın hissedildiği bölgeleriyle Granada, Elhamra gezisinin ardından Endülüs ruhunu tamamlayan bir atmosfer sunar.

Günün sonunda otelimize dönerek dinleniyoruz.
Geceleme Granada’da.

Sabah erken saatlerde otelimizden ayrılarak Granada’dan hareket ediyor, Portekiz’in başkenti Lizbon’a doğru uzun ama planlı bir yolculuğa başlıyoruz. İspanya’dan Portekiz’e geçerken değişen coğrafya, mimari ve şehir dokusu, iki ülke arasındaki kültürel farkı daha yol üzerinde hissettirmeye başlıyor.

Lizbon’a varışımızın ardından şehir gezimize başlıyoruz. İlk olarak, Tajo Nehri kıyısında yer alan ve Portekiz’in keşifler dönemine tanıklık etmiş Belem Bölgesi’ne ulaşıyoruz. Bu bölgede, Portekiz denizciliğinin simgesi haline gelen Belem Kulesi ve Keşifler Çağı’nı temsil eden anıtlar çevresinde kısa bir keşif yapıyoruz. Ardından, tarihi dokusunu büyük ölçüde koruyan Alfama semtine geçerek, dar sokakları ve geleneksel mimarisiyle Lizbon’un en eski mahallelerinden birini yakından tanıyoruz.

Şehir gezimizin devamında, Lizbon’un merkezi kabul edilen bölgelerden geçerek şehrin meydanlarını, caddelerini ve günlük yaşamın aktığı alanları gözlemliyoruz. Tepeler üzerine kurulu yapısı ve nehir manzaralarıyla dikkat çeken Lizbon, kendine özgü atmosferiyle ilk andan itibaren farklı bir Avrupa başkenti profili çizer.

Günün sonunda otelimize yerleşiyor, akşam saatlerini Lizbon’un romantik sokaklarında ve nehir kıyısında serbest olarak değerlendirme imkânı buluyoruz.
Geceleme Lizbon’da.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Portekiz’in en özel ve en etkileyici rotalarından birini keşfetmek üzere Lizbon’dan ayrılıyoruz. Bugün, doğası, tarihi ve Atlantik kıyı şeridiyle öne çıkan duraklarda dolu dolu bir gün geçiriyoruz.

İlk durağımız, yemyeşil tepeler arasına kurulmuş, masalsı atmosferiyle ünlü Sintra. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu özel şehirde, sarayları, tarihi yapıları ve romantik mimarisiyle Portekiz aristokrasisinin izlerini hissediyoruz. Sintra’nın kendine özgü şehir dokusu ve doğal güzellikleri, Portekiz’in farklı yüzünü yakından tanıma imkânı sunar.

Sintra’nın ardından, Avrupa kıtasının en batı noktası olan Cabo da Roca’ya doğru yol alıyoruz. Atlantik Okyanusu’nun uçsuz bucaksız manzarasına hâkim bu nokta, yüksek kayalıkları ve sert doğasıyla unutulmaz bir görüntü sunar. Burada vereceğimiz kısa molada, okyanusun gücünü ve Portekiz’in keşif ruhunu hissetme fırsatı buluyoruz.

Gezimizin devamında, Atlantik kıyısında yer alan şık sahil kasabası Cascais’e geçiyoruz. Balıkçı kasabasından lüks bir tatil beldesine dönüşen Cascais, sahil yürüyüş yolları ve canlı atmosferiyle dikkat çeker. Ardından, zarif yapıları ve sahil şeridiyle tanınan Estoril bölgesini görüyor, Portekiz sahil yaşamını yakından gözlemliyoruz.

Gün boyunca gerçekleştirdiğimiz bu keyifli gezilerin ardından akşam saatlerinde yeniden Lizbon’a dönüyoruz. Günün yorgunluğunu atmak ve şehrin akşam atmosferini yaşamak için serbest zaman veriyoruz.
Geceleme Lizbon’da.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından Lizbon’dan ayrılarak, Portekiz’in kuzeyinde yer alan ve ülkenin en karakteristik şehirlerinden biri olan Porto’ya doğru yolculuğumuza başlıyoruz. Yol boyunca Portekiz’in değişen coğrafyası ve şehir dokusu, ülkenin farklı yüzlerini gözlemleme imkânı sunuyor.

Porto’ya varışımızın ardından şehir gezimize başlıyoruz. Douro Nehri kıyısına kurulu olan Porto, tarihi dokusu ve nehir manzaralarıyla ilk andan itibaren kendine özgü bir atmosfer sunar. Şehir gezimiz sırasında, Porto’nun tarihi merkezinde yer alan dar sokaklar, renkli cepheli evler ve nehir boyunca uzanan yürüyüş alanları arasında keyifli bir keşif yapıyoruz. Porto’nun geçmişten günümüze uzanan ticaret ve denizcilik kültürü, şehrin mimarisinde ve yaşam tarzında açıkça hissedilmektedir.

Gezimizin devamında, Porto’nun nehirle bütünleşmiş siluetini ve şehrin günlük yaşamının aktığı bölgeleri yakından tanıyor, bu tarihi şehrin ritmini adım adım keşfediyoruz. İlk Porto gezimiz, şehri sindirerek tanımaya imkân veren dengeli bir tempo ile planlanmıştır.

Günün sonunda otelimize yerleşiyor, akşam saatlerini Porto’nun kendine has atmosferinde serbest olarak değerlendirme imkânı buluyoruz.
Geceleme Porto’da.

Sabah otelimizde alacağımız kahvaltının ardından, Porto’daki son gezimize başlıyoruz. Douro Nehri kıyısında yer alan şehir merkezinde yapacağımız kısa keşif sırasında Porto’nun tarihi dokusunu, nehir manzaralarını ve günlük yaşamın aktığı bölgeleri bir kez daha yakından gözlemliyoruz. Renkli cepheli evleri, dar sokakları ve nehirle iç içe geçmiş yapısıyla Porto, turun finalinde akılda kalan şehirlerden biri olarak öne çıkıyor.

Gezimizin ardından havalimanına transfer oluyor ve dönüş uçuşumuz için işlemlerimizi tamamlıyoruz. İspanya, Endülüs ve Portekiz’in en özel şehirlerini kapsayan bu kapsamlı turumuzu; tarih, kültür ve farklı coğrafyaların bıraktığı zengin anılarla tamamlıyoruz.

Bir başka seyahatte yeniden görüşmek dileğiyle.